Büyü ile devlet yönetimi (Govennment by magic spell) , kısa hikaye SAIDA HAGI-DIRIE HERZI, Contemprorary African Short Stories kitabından



Contemprorary African Short Stories

Edited by Achebe/Innes

Sayfa 94 : SAIDA HAGI-DIRIE HERZI

Büyü ile Devlet Yönetimi (Government by magic spell)

Çeviren : Turhan ÇOBAN


Köyde

Halime 10 yaşına geldiğinde kendini cin çarptığını öğrendi. Bu tanı köyün dini  büyücü doktoru Vedat tarafından yapılmıştı. Halime aylarca süren bir hastalığa yakalandı. Vedat bütün tedavi yöntemlerini denedikten sonra herhangi bir tedavinin mümkün olamıyacağını anladı: Halimenin hastalığı normal bir hastalık değildi, onu bir cin çarpmıştı, vücudu bir cin tarafından ele geçirilmişti. Bu cin bir bebeğin ruhuydu. Halime bir gece banyodan çıkarken kazayla üstüne basmıştı. Halimenin şansına bu cin zarardan çok fayda getiren bir cindi, fakat onun vücudunu bir daha asla terketmiyecekti, ne kendi isteğiyle ne de cin çıkarma usullerine başvurulduğunda. Fakat sonsuza kadarda bir bebek cin olarak kalacaktı.

Vedadın Halime’nin annesine bu haberi vermesinin üzerinden daha birkaç saat geçmeden halimenin cininin haberi  bütün köye yayıldı. Herkes Halime ve cininden bahsetmeye başladı. Herkes cinin Halime ve köy için ne yapmaya muktedir olduğunu ve neler yapmak için zorlanabileceğini konuşmaya başladı. Aradan çok geçmeden köylüler kendilerini ve yakınlarını Halime’nin geleceği görme ve hastaları iyileştirme gücü olduğuna inandırdılar. Halime’nin de kendisini buna inandırması çok vakit almadı.

Aradan çok vakit geçmeden Halime kendine biçilen rolü oynamaya başladı.  Bir yere oturup saatlerce gökyüzünü seyrediyordu. İnsanlar  onun ciniyle konuştuğunu düşünüyorlardı. Bazen donup kalıyor orada olmıyan birileri ile konuşuyordu. Bazen sesinin çıktığı kadar bağırıyor, bazen de ağlıyordu. Onun bu hallerini görenler dinsel bir huşuyla doluyorlardı.  Bu zamanlarda ve hatta hiçbir zaman kimse cin korkusuyla Halime’yi rahatsız etmeye cesaret edemiyordu. Eğer Halime ile ilgili bir şey konuşmaları gerekirse kısık sesle ve onun arkasında konuşuyorlardı. Halime donup kaldığı zamanlar bebek cinin anne babasının ruhlarının kendini ziyarete geldiğine inandırdı. İnsanlara bebklere hakkında bilgi almaya geldiğiklerini ve bebek cinin nasıl mutlu edileciğine dair kendisine bilgi verdiklerini söylüyordu. Aynı zamanda kendisine hayat hakkında köydeki insanlar, geçmiş ve gelecekteki çeşitli olaylar hakkında da bilgi verdiklerini ilan etti.

Köydeki insanların çoğunun kafasındaki önemli bir soru Halime evlilik yaşına gelince onunla kimin evleneceği idi. Kimsenin onun evleneceği konusunda bir şüphesi yoktu, kadınlar evlilik ve çocuk doğurmak içindir.  Fakat ortada cin problemi vardı. İçine cin girmiş biriyle evlenmek tehlikeli olmazmıydı? Halime ile evlenebilecek kadar cesur bir erkek varmıydı etraflarında?

Halime evlenme çağına geldiğinde daha önce kimsenin düşünmediği bir problem ortaya çıktı. Halime evlenmek istemiyordu. Onunla evlenmek isteyen cesur erkekler çıkmasına çıkmıştı ama, Halime hepsini reddetmişti. Vedat kendisi bile evlenme teklif etti. İnsanlar onun cinlerle başa çıkabilecek biri olarak ideal bir koca olacağını düşünüyorlardı.   Fakat halime onu da geri çevirdi.

Aslında cinli olmak Halime’nin köyünde az raslanan bir olay sayılmazdı. Köyde içine cin girmiş kişilerle ilgili bir çok hikaye anlatılırdı. Bazı hikayeler cinin kişinin ikiz kardeşi gibi olduğundan , bazıları da koşulsuz hizmet eden cinlerden bahsederdi. Halimenin dedelerinden birinin Gess Ade isimli ikiz kardeş türü bir cini olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçekti. Hatta annesinin dedesinin bir ikiz tür cinin yanında Toore, Gaadale ve Toor-Ourmone isimli üç tane hizmetçi cini de vardı. Halimenin annesi de bir problemi olduğunda bu üç cini yardım için çağırırdı. Kabiledeki bir çok kişinin ikiz tip cinlerle doğduğuna inanılırdı. Halimenin eniştesinin kabilesinde de Sarhan adlı bir cin vardı.

Hayvan kurban edildiğinde bu ikiz cinlerde kurbandan kendi paylarını alılardı. Buna karşılık da kabileye yardım ve destek verirlerdi. Önce hayvanlar kesilir, sonra ilahiler okunur ve hayvanın bedeni ayrılır, iç organları çıkarılırdı. Bu iç organlar cinlere verilir ve Gees   Ade’nin payını unutmuyalım veya Tooreninkini, Gaadaleninkini, Ourmonone’ninkini.. diye dualar okunurdu.

Cinler için ayrılan parçalar uzak tepelerdeki ıssız yerlere götürülür ve bunlar mucizevi bir şekilde yok olduklarından , köy halkı bunların cinler tarafından alındıklarından emin olurdu. Bu yüzden kimse cinlerin paylarını çalmaya kalkışmazdı. Bu nesiller boyunca böyle devam etmişti ve nesiller boyunca gelecekte de aynen devam edecekti. Cinlere söylenmesi gereken ilahiler çocuklara ezberletilir, ve böylece nesilden nesile hiç aksamadan ve unutulmadan aktarılmaları sağlanırdı.  

Halime cininin etkisi altına girdikten sonra tüm duyguları arttıİçinde normal insanlarda olabileceğinin çok üzerinde güçler olduğunu hissetti. Bu onu rahatlattı, daha da ötesi içindeki cinin ruhunun ona yardımcı olduğunu anladı.O sırada Halime’nin kabilesinin(ailesinin) durumu gitgide daha iyiye gidiyordu, Bu yüzden hem Halime hem de diğerleri bunun ruhların yardımıyla olduğunu anladı. Halime ailesi tarafından bir nimet olarak görülmeye başladı, aynı zamanda tüm kabileye ait çok kıymetli bir değerdi de. Cininin ona verdiği bu özel durum dolayısıyla şereflendirildi.

Başkente gidiş

Özel güçleri sebebiyle Halime başkente gönderildi. Zaten kabilesinin büyük bir kısmı da oradaydı. Hükümetteki en önemli en güçlü görevler onun kabilesindeki insanlar tarafından yürütülüyordu. Her şey içlerinden birinin hükümette çok önemli bir göreve atanmasıyla başlamıştı. O da akrabalarını çağırdı ve onlara çeşitli devlet memuriyetleri ayarladı. Onlarda kendi akrabaları için aynı şeyi yaptıklarından bir müddet sonra tüm devlet sistemi neredeyse tamamen Halime’nin insanlarından oluşmuş duruma geldi.  Tabi ki doğal olarak bu bahsedilen kişilere  hızlı bir zenginlik de getirdi. Hiç biri istedikleri şeyi elde ederken vicdanlarının sesine fazla kulak asan kimseler değillerdi zaten. Yollarına çıkan her şey ya yoldan çıkarıldı ya da yok edildi. Halimenin başkente gönderildiği dönemde halimenin kabilesi hükümeti ve gücü o kadar tam anlamıyla kontrol ediyorlardı ki buna karşı çıkacak hiçbir güç yoktu. Cinayetlerde bile kimse ses çıkaramıyordu. Buna rağmen kendilerine Halime’nin doğa üstü özel güçleri sayesinde  biraz daha ekstra güvenlik sağlamak istiyorlardı.

Halime’nin babasının da başkente gelmesini istemişlerdi. Orada olması kabileyi onurlandıracak, kıymetli bir insandı babası. Fakat o gitmek istemedi. Hem yaşlıydı hem de yeniliklere karşı tutucuydu. Köyünün barış ve güven ortamını terk ederek büyük şehrin çılgın ortamına atılmayı istemiyordu. Fakat aynı zamanda  “kabilenin önemli adamı” statüsünün yıpranmasından da korkuyordu. Statüsü köyün içinde yıpranmıyacakmkadar kuvvetliydi, fakat bu eşkiyalara hayatının bu son döneminde katılmak bunu riske atabilirdi. Buna rağmen, kendisi gitmemekle beraber, oğlunu ve kızını oraya gönderme konusunda da hiçbir tereddüt yaşamadı. Bir taraftan büyük pastadan kendi ailesi için de bir dilim almayı umuyordu, diğer taraftan Halime’nin kabileyi koruması ve güç ve kontrollarının devamını sağlamasında bir sakınca görmüyordu. Halime bebek cininin anne-baba ruhlarıyla bir anlaşma sağlayabilirdi, o çocuğa iyi bir şekilde bakarken anne ve baba da kabilenin durumunun daha da gelişmesine yardımcı olabilirlerdi. Halime kendisinin şehre gitmeye ikna edilmesine razı oldu. Fakat gitmeden önce cininin anne-baba ruhlarına danıştı. Onlarda iki ayini tamamlamasını istediler, bunlardan birincisi “tahlil” isimli özel bir suyun hazırlanması işlemiydi. Bu su çeşitli ayin ve dualarla hazırlanıyordu. Suyun gücünden yararlanmak isteyenlerin bunu içmesi veya banyoda kullanması gerekiyordu. İkincisi ise kabilenin ikiz ruhu Gess Ade için günlük kurbanlar kesilmesi ve binlerce hayvanın iç organlarının – kalp, ciğer işkembe vs. doğu sahilinde onlara sunulması gerekiyordu.

Halime ve kardeşi yol hazırlıklarını bitirdiğinde büyük şehirde yaşayan kuzenleri onlara eşlik etmek üzere geldi. Önemli bir devlet memuru olan kuzenlerinden bir çok şey öğrendiler. Her şeyden önce şehirde kabile insanlarının elde ettiği önemli imtiyazları öğrendiler. Kabilenin gücü elde ettiğinden beri elde ettiği servetin boyutunu anladılar. Kabilenin hükümet üzerindeki kontrolunun mulaklığını anladılar. On yıl gibi kısa bir zamanda bu kadar çok şey elde edilmiş olmasından hayrete düştüler ve şaşırdılar. İşin ilginç yönlerinden birisinin de gücü elde eden tüm bu insanların çok büyük kısmının okuma yazma bile bilmemesiydi.  

Büyük şehirde

Şehirde ikisine korumaları ve hizmetçileriyle birlikte muhteşem bir villa verildi. Birkaç gün içinde Halimenin kardeşi önemli bir devlet memuriyetine atandı. Ülke içi ve dışı için tüm tütsü satış lisanslarını veren dairenin başına getirildi. Dairenin resmi adı Devlet Tütsü Kurumu idi.

Ve Halime Anne-Baba ruhların isteklerini yerine getirmek için hiç vakit kaybetmedi. Hemen kabile liderlerinden iki şey istedi. Birincisi şehrin tüm suyunun “tahlil” ayin uygulanabilmesi için merkezi bir havuzda toplandıktan sonra dağıtılmasıydı. İkincisi ise doğu sahilinde çok büyük bir mezbaha yağılmasıydı. Liderler Halinenin bir dediğini iki etmediler. Onlarda kabilenin geleceği için bu eylemlerin önemine inanmışlardı.

Şehrin su sisteminin merkezileştirilebilmesi için  şehrin biri doğusunda biri de batısında iki büyük su rezervuarı oluşturuldu. Özel olanlarda dahil şehirdeki tüm su kuyuları tahrip edildi. Bu şekilde tüm şehrin kullandığı su aynı kaynaktan gelmeye başladı. Halime herkese ulaşan iki rezervuara da Tahlil ayinini uyguladı.

Tahlilin etkilerinden birisi insanların meraklarını yok etmek oldu. Suyu içenler soru sormayı bıraktılar. Daha da iyisi kabile liderinin (büyük şefin) neler yaptığına dair merakları da yok oldu.Sorusuz ve itirazsız her istenileni yapan model vatandaşlar haline geldiler. Halime eski büyülerin zamanı geçmeden suya yeni büyüler eklemeyi sürdürdü. Suya ne tür büyüler kattığını kendinden başka bilen yoktu, gerçi etrafta bu konuda dolaşan dedikodular mevcuttu. Bu dedikodulardan biri   liderin banyo suyunu efsunladıktan sonra bu suyu rezervuara gönderdiği şeklindeydi. Liderlerin ve onun “tahlil”i sürekli olarak uyguladıktan sonra kendileri için her şeyin yolunda gideceği konusunda hiçbir endişeleri yoktu.

Yeni mezbaha açılınca eski mezbahaların hepsi kapatıldı. Yeni mezbaha şehrin en gözde plajlarından biri olan lido plajının hemen yanında yer alıyordu. Mezbahadan gelen kan ve atıklardan dolayı plaj kısa sürede insan yiyen köpekbalıklarının kaynaştığı bir yer halini aldı.  Birkaç kişinin öldürülmesinden sonra insanlar plajı kullanmayı bıraktılar.  Bu konuda hükümet yetkililerinden herhangi bir açıklama yapılmadı. “Gess Ade”’ye kurban vermek bir plajdan çok daha önemli bir şeydi çünki.

Halime sık sık mezbahaya gelir ve kurban ayinlerini kontrol ederdi. Kurbanların etkisini arttırmak için ayinlerde kullanılan duaları ve törenleri periodik olarak değiştirirdi.

Kendisi ve kabile için her şey çok iyi gittiğinden, Halime tüm bunların sebebinin kendisi olduğuna iyice inandı. Kabile şefleri de bu başarılarını Halimeye ve onun ruhlarına borçlu olduklarına inanıyorlardı. Onu şan ve şöhrete boğdular. Tüm önemli işlerde ona danıştılar. Onun tavsiyeleri genellikle paha biçilmezdi. Örneğin çeşitli malların piyasada bulunmamasını sağlayarak halkın sesini biraz daha kısmak onun fikriydi. Tüm önemli malların piyasada az bulunması özellikle sağlandı, ve insanlar günlük yaşamlarını sağlıyabilme konusuna o kadar daldılar ki başka bir şey düşünemez oldular. Hükümetin ne yaptığını düşünecek ne zamanları ne de enerjileri kalmıştı. Kabile liderleri kendilerini her zamankinden daha fazla emniyet içinde hissediyorlardı.

Halime’nin şehre gitmesinden bu yana yaklaşık yirmi yıl geçti. O hale ayinlerine devam ediyor ve kabilenin işleri hala yolunda gidiyor. Kabilenin insanları hala hükümetteki önemli pozisyonları ve ülke servetini ve kaynaklarını ellerinde tutuyorlar. Ülkenin geri kalanı ise – İpin iki ucunu bir araya getirmek için çabalayıp duruyorlar, tabi ki bu her geçen gün biraz daha güçleşiyor. Ve içlerinden birkaçının soru sormaya yetecek kadar vakti ve enerjisi olursa, Halime’nin “tahlil”’i ve tüm diğer büyüleri onların da işini görüyor. Kabile üyeleri Halimenin üfürükleri ve büyüleriyle ülkeye hükmetmeye devam ediyor.

HERZI, SAIDA HAGI-DIRIE, Magadishu, Somali doğumlu, Suudi Arabistan kral Abdülaziz üniversitesinden İngiliz edebiyatı dalında lisans derecesini aldı. Kahire Amerikan üniversitesinden ingilice eğitimi konusunda Master derecesi aldı.Evli ve dört çocuk annesidir. Şu anda , Suudi Arabistan kral Abdülaziz üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.