KADINLARIMIZ
(Kurtuluş savaşı destanından)
Ayın altında kağnılar gidiyordu.
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden
Afyon'a doğru.
Toprak öyle bitip tükenmez.
dağlar öyle
uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişmeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden
tekerlekleriyle.
ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan
gelmişler gibi
ufacık, kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta, kırık
boynuzlarında
ve ayakları altında akan
toprak
toprak
ve
topraktı
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve
tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra
gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis
yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle
bizim olan
kadınlar
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehribar başaklı sap çeker
gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar oynuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru
Nazım Hikmet
THE STORY OF OUR WOMEN
(from epic
of Turkish independent war)
Tumbrels were going under the moon
Tumbrels were going through Afyon via Akşehir.
Earth was so endless
And mountains were so far away,
It seemed, the ones going
Will never reach to their destination
Tumbrels were moving with solid oak wheels
And they were the first wheels
Turning under the moonlight
Under the moonlight oxes
Were looks like came from another and very small earth
So tiny and short
And their sick and broken horns had shines
And flowing under their feets were
Earth,
earth,
And earth.
The night was shiny and hot.
And under thier wooden beds,
the dark blue bombshells were completely naked.
And women were looking to dead ox and wheels
Left from the past convoys by hiding their glances from each other.
And the women,
Our women,
And with their owesome and blessed hands,
With their thin and small chins, and owesome big eyes,
Our mothers, our wives, our lovers,
And the ones dies liken ever lives,
And the ones their place in our tables comes after our oxes,
And the ones we abduct to mountains , and consent to remain in prison for that
And the ones who harvest our grain, our tobacco, our wood and barter in the bazaar for us,
And the ones who harness to our plows
And the womens becoming ours in the sheepfold,
under the lights of knife stuck in the ground
with their playful heavy hips.
Our womens.
Now under the moon
After the Tumbrels and bombshells
Womens were walking like carrying umber-eared sheares to the threshing place.
They were
with the
same contentment
and,
With the same tired habit.
And at the steel of fiteenth gauge canister shot,
the tiny necked children were playing ,
and under the moon
Tumbrels were moving under the moon,
through Afyon via
Akşehir.
Nazım
Hikmet
Translated by
M. Turhan
ÇOBAN